Tokyo istasyonuna yürüyerek 5-10 dakika mesafede İmparatorluk Sarayı bulunuyor.
Buraya vardığımızda direkt karşımızdaki kapıya gittik. Fakat kapıdaki görevliler bu girişin halka kapalı olduğunu ve diğer kapıyı kullanmamız gerektiğini söylediler. Kapıdan döndük ve diğer girişe ilerlerken, bir araç konvoyunun içeriye doğru ilerlediğini gördük. (Konvoy bizdekiler kadar gösterişli olmuyormuş) Sanıyoruz ki, imparator bey için ayrılmış bir giriş.
Giriş kapıları köprülerle bağlı ve etrafı nehirle çevrili. Eski dönemlerdeki güvenlik sebepleri malum… Su ise o kadar temiz ki içerisindeki balıkları izlemek mümkün.
Ve girişe ulaşıyoruz. İki kademeli bir kapı girişinde mevcut. İlkinde güvenlik taraması olarak çantalar kontrol ediliyor, selamlar verilip iyi günler dileniyor. İnsanlarin samimiyet ve saygısı gülümse sebebi oluyor ve devam ediyoruz…
Bu kapıdan geçtikten sonra hemen sağda ikinci kapı mevcut. Buradan da geçince gişeden biletlerimizi alıp merakla ilerliyoruz…
Ilk alanda bu bina mevcut. Eskiden askerlerin kullanımına ayrılmış binalardan biriymiş.
Üst kısma doğru ilerlemeye devam ediyoruz.
Bir başka bina bizi bekliyor. Geçmişte kullanılan ana bina aslında burasıymış. İçerisini de gezebiliyoruz…
Bundan sonrası bahçe. İnsanlar güneşin tadını çıkarıyor. Bedminton oynayanlar, koşuya çıkanlar, köpekleriyle yürüyüş yapanlar… Şahane bir sakinlik var…
Halka açık olması ayrı şaşırtıyor, halkın bu kadar sakin ve huzurlu görünmesi ayrı… 🙂
Zamanı unutmuş şekilde yürürken bir an durdum.
SAKURA!
İlk tanışmamız burada! Kendimi tutmadan ağaca koştum, en yakın dallardan birini tuttum ve kokusunu içime çektim. Bahar şahane bir şey, Sakura da tam bahara yakışan güzellikte…
Alerjimin daha da artmasına rağmen o kokuyu içime çekmek paha biçilmezdi. Tanıştığımıza mutlu oldum Sakura! 🙂