Buraya geldiğimde yapmak istediğim ilk şeylerden biriydi çilek bahçelerine gitmek.
Mevsimi geldiğinde akşamdan planımızı yapıp sabah 7’de bunun için uyandık. Kiraladığımız aracı alıp yollara düştük. Yaklaşık 20 dakika yol aldıktan sonra varmıştık. Yakınlarda bir park alanı bulduktan sonra yürüyüşe geçtik. O sıralarda ben hala; çok erken bir saat olduğundan, neden biraz daha uyumadığımızdan yakınıp duruyordum.
Anlamam çok uzun sürmedi.
Bahçenin önüne varınca önünde dönüp dönüp uzayan kuyruğu gördüm. 8.30’da açılacaktı bahçe ve önümüzde yaklaşık 50 kişi vardı… Biz vardığımızda 8.00’di. Bu insanlar saat kaçtan beri buradalar!!
Neyseki içeride birden fazla sera olduğu için tıklım tıkış olmadı sonrası…
Gişe açıldı ve sıra ilerlemeye başladı.
Sıra nihayet geldi. Kişi başı 2.500 yen ödedik (1.5 saat sınırsız).
Ardından ikiye bölünmüş birer kap verdiler. Bir tarafında krem kıvamlı şeker şurubu vardı. Diğer tarafı birazdan yediğimiz çileklerin dağ gibi yığılan çöplerine ayrılmıştı.
Ellerimizi yıkayıp dezenfektanlarımızı sıktıktan sonra seralardan ilkine daldık (korona virüsü yoktu o sıralar. Bu hassasiyet Japonya’nın genel özeni…)
Seranın içini gördüğümde ne yana gideceğimi şaşırdım! 🙂 aralarından seçip seçip toplayıp yemeye başladık.
3 farklı çeşit çileğin olduğu toplam 5 açık sera vardı. Diğer seralar kapalıydı. Çileklerin gelişimi için tümünü birden açmıyorlar. Bir kısmı açtıklarında, diğer taraf gelişmekte olduğu için kapalı tutuluyor.
1.5 saat sınırsız dendi. Fakat biz 1 saatin sonunda full mide çıkışa vardık. Kaç tane yediğimizi hatırlamıyoruz. Ama verdiğimiz paranın hakkını da verdik. 🙂