1 haftada gittiğimiz her yeri kısa kısa anlatmak yerine hepsine ayrı zaman ayırmaya karar verdim. En başta fikrim tam tersiyken! Burada mini bir liste bırakıyorum ki gelmek isteyenler bunların hepsini bir haftada yapabileceklerini bilsin, mini bir gezi planı önerisi olabilsin 🙂
Şimdilik sadece liste halindeki bu bölgeleri detaylıca anlatacağım. İlk günkü Yokohama turumuzu anlatmıştım bir önceki yazımda…
- Harajuku – Takeshita Street, Line Friends Mağazası, retro kıyafetler satan şahane bir mağaza da var bu bölgede. Cadde dışında mağazalara göz atmanızı öneririm kesinlikle! Ardından Roppongi bölgesine gidildi, meşhur örümcek heykeli görüldü. TV Asahi binası ziyaret edildi. Daha sonra yakında bulunan Tokyo Tower’a gidildi ve eeen tepesine çıkıldı! Günün sonunda ise güzel bir Japon usulü barbekü ile karınlar doopdolduruldu! 🙂
- Bağlı olduğumuz belediyeye giderek evlilik işlemini tamamladık, bu 1 haftaya sığan en büyük şeydi şüphesiz. İki kişinin hayatı tamamen değişti, daha da güzelleşti! 🙂
Buradaki işlem yaklaşık 1 saat sürdü. Ardından Tokyo Station bölgesine gidildi ve Imperial Palace ziyaret edildi. Gittiğimiz dönemde gördüğüm ilk Sakuralar buranın bahçesindeydi, özel bir yeri oldu bile! Ardından meşhur Sensōji tapınağının olduğu yer Asakusa’ya gidildi, tütsüler yakıldı, dualar edildi. Dönüş yolumuzda Skytree’ye uğrayarak burayı da tamamlamış olduk. 🙂 - Sabah erkenden uyanıp Harajuku’ya Türkiye Büyükelçiliğine gittik. Belediyeden aldığımız belgeleri teslim ederek Türkiye kayıtlarında da resmen evli hale geldik (yaklaşık yarım saat sürdü işlem) ardından yollara düşüp Tokyo istasyonuna 1-1.30 saat uzaklıktaki Shibamata bölgesine gittik. Oldukça eski, caddenin çift taraflı yemek tezgahlarıyla dolu olduğu ve sonunda da büyüük bir tapınağa çıkan bir yer. Hala eski zamanlardaki gibi kalabilmiş, nostaljik bir havası var. Burası gerçekten tüm detayları ile anlatılmayı hakeden, büyük hikayelere ev sahipliği yapmış bir yer. Tümünü elimden geldiğince aktarmaya çalışacağım.
Bu bölgeden ayrıldıktan sonra ise Shinjuku’nun meşhur izakaya caddesine gidip akşam yemeğimizi yedik… - Uçak biletinin hemen ardından aldığım bilet, deliler gibi merak ettiğim teamLab Borderless biletiydi. Beyazlarımızı giyip heyecanla yola koyulduk. Neden beyaz olduğunu daha sonra özel başlık altında anlatacağım:) buranın büyüleyici ve renkli dünyasından çıkıp, Ginza’nın alışveriş dünyasına yol aldık ve günü burada tamamladık.
- Ginza’nın meşhur pan dükkanından aldığımız Sakura panlarla kahvaltımızı ettikten sonra “Elektrik Şehri” olarak bilinen Akihabara’ya gittik. Burası da kendine has apayrı bir dünya… Nedenleri anlatacağım. 🙂 buranın ardından arkadaşlarımızla buluşmak için Daikanyama durağına geçtik. Burası için İstanbul’daki Nişantaşı gibi bir benzetme yapabiliriz. Pahalı mağazalar, Michelin yıldızlı restoranlarla dolu… Buradaki akşam yemeğimizin ardından Shibuya’nın meşhuur yaya geçitlerinden bir kere geçmeden olmaz dedik ve son sakeleri yudumladıktan sonra Shibuya’ya da gidip günü tamamladık.
- Akşamında uçağımın olduğu, buruk mutlu son gündü. Hediyelik alışverişlerimizi tamamladık, bavulları kapadık, son yemeğimizi yedik. Derken o da ne trafik! Koştura koştura yetiştim uçağa. Ve İstanbul’a doğru yola dustum yeniden…
Bu bir haftanın sonunda heyecanla beklediğim 6 aylık bir süre oldu. Yeniden dönüp “evimiz” dediğim yere gidebilmek için 6 ay… Dayandık ve bitti. Şimdi beklediğimiz 6 ay bir yana, buradaki 6. ayımdayım…
Çok şey gördüm, çok konuştum, çok deneyimledim. Ve devam ediyorum…
Yukaridakilerle birlikte detaylıca paylaşmayı beklediğim çok şey var.
Dört gözle bekliyorum!