Girişte 500 yen ödenmesi ve içeride alkol içilmesinin yasak olmasıyla başlamak istiyorum. Çoğu yere göre pahalı olması ve buna rağmen içerde kısıtlanmak pek hoş olmadı…
Zaten çocuklu arkadaşlarımızla buluşacağımız için bu gidişimizde içmemiz mümkün değildi, neyse deyip geçtik. 🙂
Biri düğün davetiyemizin de çizimini yapan aşırı yetenekli bir manga çizeri.
Tümü, eşimle çalıştıkları ilk şirketten tanışıyor.
Hava mükemmel. Güneş tepede… Obentolar yenilip oyunlar oynanıyor.
İki tane minik var ortamızda. Biri Akari-chan, 3 yaşında. Kasiyer olmayı seviyor. Kendisinden çok kez alışveriş yaptım. Fakat para istemiyor. Ben istemeyecek misin diye sorduğumda da, o veriyor… Böyle giderse zarar edecek.
Diğeri Momo-chan. Henüz çoook minik. Genelde ağlıyor. Yediğinde sakinleşip uyumayı seviyor. Momo japoncada şeftali demek. Şeftali çiçekleri gibi sevimli bir çocuk olmasını dilemiş aile. Gayet olmuş da. 🙂
Not: isimlere eklenen -chan- Japonya’da genelde çocuklar, bebekler için kullanılıyor. Sevimli, buradaki deyişle KAWAİİ bir sıfat. 🙂 bazen çok yakın olduğunuz arkadaşlarınıza da bu şekilde hitap edebilirsiniz. Fakat ilk tanıştığınızda denemenizi tavsiye etmem!
Aşırı eğlendiğimiz ve güldüğümüz 2 saat sonunda ayrılıyor ve parkı gezmeye başlıyoruz.
Park dediysem, Türkiye’deki bir köy kadar büyük nerden baksanız…
Bir Japon bahçesi ile başlıyoruz…
Biraz daha ilerlediğinizde Tayvan mimarisine sahip bir evle karşılaşıyorsunuz.
Buradan da ayrıldığınızda başka bir manzara ve başka…
Bir kenarda kafeler bir yanda göller…
Güneşi burada batırırken yine harika bir gün geçirmenin mutluluğu ve bu kadar büyük bir parkı yürümenin yorgunluğu var üzerimizde…